20 Ekim 2013 Pazar

Garbatella

Bazen acaba blogumu okuyan var mı diye düşündüğüm oluyor. Şayet okuyan oluyorsa sanırım bir paça kendimi rezil ediyorum. Bir baktım da son zamanlarda yazdığım tüm yazılar depresyon konulu. Cidden yazıklar olsun bana, depresyonumu alıp bebek gibi bakıp büyüttüğüm için. Oysa ki hep pozitif yazılar okumaya gayret ediyor ve bu yazıları beğeniyorum. Pozitif demişken ''aman da hayat herşeye rağmen güzel ''yazıları değil aksine bu kadar kötümserlik içinde iyiyi arayıp bulma üzerine olanları.
Bu son bir yılda en çok mutlu olduğum anı düşündüm. Şüphesiz Garbatella'daydı. Garbatella, İtalya'da şehir merkezinin dışında, metroyla kolayca ulaşılabilen, yerel halkla haşır neşir olabileceğiniz bir yerleşim yeri. Evet, Roma'nın meşhur yapılarını semtlerini de görmek istiyorsunuz ama belli bir süre sonra turist ve tarih görmekten, kalabalıktan nefret eder hale geliyorsunuz. Bilmiyorum aslında, belki  ben  o hale gelmişimdir. Garbatella durağında inip etrafımıza bakındık Eser'le. Yine eski güzel yapılar göreceğimizi biliyorduk ama nerden geçecceğimizi bilmiyorduk. Birkaç  kişiye sorduk . Kiımisi bilemedi, kimisi 'burda ne işiniz var. Gidin Trevi'yi falan görün. Buralar siize yaramaz!''ayağı yaptı ama yılmadık. Sonunda önümüzdeki ilk köprüyü geçip beklediğimiz görüntülere ulaştık. Neden bu kadar sevdik? Neden bu kadar şaşırdık? Bence daha evvel hakkında hiç bilgi sahip olmadığımız için. Gerek Aşk Çeşmesi gerekse diğer tarihi yerleri uzun uzun internette incelediğim için gitmeden, gerçeğini görünce çok heyecanlanmadım; ama Garbatella öyle değildi.İnsanlar harika evlerde yaşıyorlardı. O evlerin camından da halı silkeleyen kadınları görmek, kafede torununu almış oturup muhabbet eden kadınları ve adamı izlemek, bir euroya capuccino içmek inanılmaz iyi hissettirdi.Şayet o capuccionoyu içerken kendimi dünyanın en güzel insanı gibi hissediyordum. Sonra şurda ben şurda eser oturuyormuş mesela minvalli hayaller kurdum. Şimdi birkaç fotoğraf paylaşayım da okuyan olursa o da hak versin bana




7 Ekim 2013 Pazartesi

İçimde kocaman bir cumhuriyetle yaşıyorum sanki. Nasıl derler, bin tane ruh var  içimde. Kendimce hayata böyle bağlanmışım. Tamamen kontrol mantık insanı olmama rağmen bu mantıksızlığı kendi içimde bir matematiğe döküp normalleştirmişim. Diyorum ki tüm bu ruhlara bağımsızlığını vereyim artık, benden uzak dursunlar. Ben de böyle liseli ergen gibi yazılar yazmayı bırakayım. Sonuç olarak bu sistemin kendi içimde kapitalizm gibi çöktüğünü hissediyorum. Bu kadar çoğul yaşayamam. Yoruldum, hep yorgundum. Tüm ruhlara yol veriyorumdur inşallah. Yoksa bana uyku yok, yeterince uyku...