27 Temmuz 2012 Cuma

Hayatta yaptığımız her şey sanki ana babalarımızın gözüne girmek için; en azından öyle gözlemliyorum. Seçtiğimiz iş, evlenmek için tercih ettiğimiz insanlar ki özellikle bunun üzerinde durmak isterim de kendimi yormak istemiyorum. Herkes başarısız olduğu ilişkilere bir baksın bence cevabı bulmak için. Kimin normlarına uymadığınız için o ilişki biitmiş ya da hiç başlamamış. Yaşarken pek de farkedilmiyordur gerçi de araştırmacı gazeteci ruhlu, kendini didiklemeyi seven insanlar birşekilde bunu farkediyorlardır.Ne de olsa bir yaştan sonra ki otuzdan sonraya tekamül ediyor, insanoğlu anne babasının karakterine dönüş yapıyor. Ana baba toprağıyız ne de olsa. Kesin olarak karşı çıkayamayacağız tek şey de bu. Gerçi ben dünyayı kurtardım desem , annem  yine de bundan tatmin olmayıp bana başka bir örnekle geri dönebilir. Buna da alışıyor insan tabii.

6 Temmuz 2012 Cuma

Mavi tulumlu şiir


Şimdi hepimizin arasındaki boşluktan sözediyorduk, Gül
Kurtulmaya çalıştığımız şeyden, aramızdaki iplerden.
Hepimiz mavi tulumlu çocuklardık, Gül,
Pembemavi kovalarında birbirini taşıyan.
Eğer kavrasalardı konuşsalardı duysalardı, Gül, sevgiyle.
İçlerinden çıkarıp alabilseydik çam dikenciklerini.
Ya da bakabilselerdi yıldızlara
İlk çocukluk gözleriyle, radyoyla, ayla, ayla.
Onların Y-antikorları yok, Gül, Ne dostlarını tanıyorlar ne düşmanlarını.
Yok teleskoplarının ucunda pembe gül yaprakları!
Göremiyorlar, Gül, Seni!

Lale Müldür

3 Temmuz 2012 Salı

İnsanın yaşına ve yaşanmışlıklarına göre hayranlık duyduğu insanlar ve olaylar da değişiyor. Geçen Levent taraflarında korkunç bir trafiğin içinde kaldık. Nasıl kördüğüm! Anlatmaya dilim yetmiyor. Bizim şöför indi ve iki saniye içinde herkese direktif vererek trafiği çözdü. Gördüm ki trafik zekası diye bir şey de söz konusuymuş. Malum herşeyin zekası var artık. Gerçi bu  tür analitik zekanın bileşim kümesinde de olabilir.İlginç de aslında; ortaokulda yıllarca çalıştığımız kümeler konusu sen burda karşıma çık! Olacak iş değil. Sen öğren de kenarda dursun diye boşuna dememişler.
Neyse, otobüste tabii şöföre bir goygoylar, bravolar; haklı olarak tabii. Harward'larda tarih politika okuyup, hala 'İstanbul'da beni yerler mi?'' muadilinde soru soran insandan çok daha hayranım kendisine. Fırsatı olsa bi dünyaya da el atsın isterim. O şekil yani...